Hayatımızın nedenselliği davranışlarımızda gizlidir. “Neye
niçin kızıyoruz?”, “Neyi amaçlamaya çalışıyoruz?” gibi sorularla hep bir merak içindeyizdir. Etrafımızda bin bir türlü
davranış görürüz. Kimi zaman
alışkanlıklarından kurtulamayan bir dizi insan yaşını başını alsa da davranış
eksikliği gösteriyor.
Davranmak,
içimizdekini karşımıza aktarmak demektir. Hangi ruh halindeysek o halde davranırız.
Hangi niyeti taşıyorsak o niyetle hareket ediyoruzdur.
Çoğu zaman içindeki benlikle kapalı kutularda kalmış
kişiliklere rastlarım. Bu kişilikler, değişimin getireceği rüzgardan ödleri
kopar. Öyle ki, oluşturdukları sahte vicdanla öyle bütünleşmişlerdirler ki bu
değişim sonlarını getirecek kaygısıyla kendilerine sıkı sıkı sarılıp can
telaşıyla durağan hayatlarında devam edip gidiyorlar. Bana dokunmayan yılan bin
yaşasın sözünü amaç edinen, yılan kendilerine dokunduğunda da bin pişman olan
insanlar bu durumu bilinçsizce beklemektedirler. Çünkü bazıları kendi
keyiflerinde haz yaşarken, bazıları da acılar içinde tutuşturdukları ateşin
kıvılcımlarla bütün dünyayı yakabilir.
Değişen zaman ve mekanlar kendimizi güncellemek adına fazla
ipucu vermiyor gibi. Her şey değişse de gelişen teknolojiyi kullanabilsek de
çoğu insan hayatın değişmediği kanısında. Bunu kendilerini değiştirmeyerek yani
daha iyi yönde bir kişilik oluşması olmadan yaşıyorlar. Kendi hayatlarından
memnun çoğu şeyi görmezden gelip yaşamaya çalışmak, anlamlı bir yaşam biçimi
olmasa gerek. Belki de bizlere öğretilenin dışına çıkamayıp kendi
sorularımızdan bile korkar olmuşuzdur. Bu korku ve panik halinde
yapabileceklerimizin değil, bize yaptırılanlarla yeteneklerimiz, keşif gücümüz
uçup gitmektedir. Bize dayatılan kişiliklerle kendimiz olmaya çalışmamız hep
engellenir. Yarın ne olacağımız onların seçimine bırakılmış; yarın
kendin olabilecek misin diye soran yok !
Neyi sorabiliyoruz acaba? Hangi amaçlar peşindeyiz kim
bilir?
Günlük yaşantımızda bile boş sözlere duyulan ilgi normal bir
insan yapmıyor bence. Çok azami bir kişilikle ihtiyaç duyulan eğlencenin dozunu
aşmak gibi bir şeydir bu. Kendimizi boş sözlerin kuyusunda bulup başka
dünyalardan habersiz yaşıyoruz. Bunun fakına vardığımızda çırpınacağız. Nefes
alamadığımız yarı diri yaşadığımız o
kuyumuzda… O zaman yaşadığımız sahte vicdanlar toz olup gidecektir. İçimizdeki
uyuyan dev kalktığında bir daha uyumayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder