Savaşların gölgesinde sınırların boyunduruk altına alındığı
bir dönemden geçiyoruz. Aşırı bir din, vatan ve bayrak putperestliği ile
sorgulanmayan, araştırılmayan, barışın
engellenmesi ile siyasi bir gerilime girmiş bulunmaktayız.
Stres ve gerilim içinde bizlere zorla dayatılmaya çalışan
bir hayatı yaşamaya mecbur kalıyoruz. Kendi iktidarları için inanılmaz
pislikler yapabiliyorlar. Daha çok hırs, gaflet ve güçlü olma gayretleriyle
yönetimleri altında bulunan ve tek bir işaretiyle ölüme koşan robot askerler
görüyoruz. Bilinçsiz bir şekilde kendi
kaderlerini yöneticilerinin ellerine bırakan savaşmayı herkesten daha üstün
gören bir zihniyet var ne yazık ki..
Barışın ve selamın daha güzel günler görmesi umuduyla
hareket edemeyen bu inatçı gruplar, selam ve esenliğin en büyük düşmanları
konumundadırlar. Kendi sınır toprakları için alabildiğince vahşi ve yabani, yamyam
ve gözleri kan bürümüş şekilde en büyük üstünlüğün devlet olma olarak tanımlamaları
sonucu son mutluluğu böyle algılamaları ve bu mutluluklarını bozacaklara her
türlü iğrençlik gösterebileceklerini görüyoruz.
Akli düşünme yeteneğini kullanma özgürlükleri bulunmamaları
sonucu cahilce birbirlerini izlemeleri nedeniyle hiç hoş olmayan ve anlaşma
yanlısı olmayan bir tutum içerisine giriyorlar. Her şeyi zorbalıkla ve güçle
halledebileceklerine inanıyorlar. Öldürdükleri
düşmanlarının resimlerini çekerek yayınlayıp daha çok kin ve nefret çekiyorlar.
Bu düşmanca tutum içerisinde mantıksızca hareket edip konuşmaktan anlamayan birer
savaş suçlusu haline geliyorlar.
Din adına mı savaşıyorlar yoksa devlet adına mı?
Tarihte din adına savaşan çoğu din fethetme ve yayılma
politikası izledi. Bunlara kilisenin
yönetimi ele geçirmesi ile haçlı savaşlarını örnek gösterebiliriz. Büyük
kıyımların olduğu ve açlıkları yüzünden yağmalama çağını başlatmalarıyla son
buldu. Bir sürü peygamberin getirdiği
yeni yolu yani barış ve esenlik getirecek yolu reddederek kendi egomanya ve heveslerine kapıldılar.
Din adamları sınıfının halkı haksız yollarla sömürdükleri ve biriktirdikleri
altın ve gümüşleri kitaplarda hep yazılıdır.
Milliyetçilik akımıyla gelişen durumlarda da aynı şeyleri
görmek mümkündür. Bu sefer ırk üstünlüğünün dine üstünlüğünü kanıtlamaya
çalışarak kendi yayılmacı politikalarını yaymaya başladılar. Faşizmin bir
zamanlar insanlara ne kadar aptallaştırdığı ve yönetimleri kutsamaya yol açarak
düşünme yeteneklerini ellerinde aldıklarını gördük.
Aynı durumlar her bir milliyetçi devletin aşırı savunucu
fanatikleri içinde geçerlidir. Zaten düşünülmeden savunulan aşırılıklar her
zaman kötülüğe hizmet etmiştir. Şeytanın takipçileri olarak tanımladığım bu
insanlar akıllarını kullanmadıkça üzerlerine pislik yağacağı apaçıktır. Çünkü bunlar
üzerinde yaşadığımız bu dünyayı ellerinden geldikçe kirlettiler. Bizlere yaşayacağımız
huzurun olmadığı sınırlar bıraktılar. Çözümsüzlükle uğraşmak tek amaçları
olduğu için savaş onların tek çıkarı olmuş durumda.
Yani durum, insanlığın ister din ister millet olsun kendi
çıkarları ve özellikle kendi iktidarları için yapamayacakları pislik, iğrençlik
ve kullanmayacakları insan yoktur. Çünkü bunların kimseye hesap verme gibi bir dertleri yoktur. Her dini
kendileri için kullanabilecek bir araç ve her çıkarı kendileri için bir fayda
olarak görüyorlar. İçlerindeki kötülüğün kendileri için bir lanet olduklarının
farkında değiller....