25 Şubat 2015 Çarşamba

Ruhsal Irk

Irk olarak bölünmüş siyasi topluluklarda belli belirsiz yaşayıp gidiyoruz. Vahşet ve kavgalardan dolayı insanlıktan şüphe edecek duruma geldik. Amacımızın bekleyişinde içimizdeki bekleyişe akıp gidiyor cennetimiz. Durgun sularda bu yaşayan kaos bizleri, insan ırkını çözümsüzlük içinde bocalayıp bırakıyor. Sonra düşünmeye fırsatımız olmuyor; yerimizden memnun dinginliğimizle bakakalıyoruz zamana...

ruh, ,ruhsal ırk, ruhsal ırk nedir? insan, insan ırkıNeden bu kadar siyaset, bu kadar kendi bencilliğinde oluşmuş savaşa davetiye çıkaran bu ayrımcılık var? Şüpheler üzerine yazılmayan tarihte bunların izleri görülür. Hep bir güç peşinde koşan, yağma yıkım felaket, gaflet... Mülk üzerine yazılan , konuşulan, sömürülen araçlar olarak görüldü insanlık; doğanın dinmeyen ateşinde kavrularak bugüne geldi. Herkes nerde yaşadığını biliyordu ama herkes, herkessiz yaşıyordu. Herkes kendi için yaşıyordu; bugün hâlâ öyle...

Yaşamaya olan bağlığımız bizleri sosyal varlıklar haline getirdi. Yönetmeler, siyasetler türeyerek gruplaşma üzerine kurulan siyaset var oldu. Her grup kendine bir isim buldu; bu isimler insanlıklarını, ruhsal ırklarının yerini aldı. Ruhumuza dayatılan bu zorbalıkla bize yaşanılmaz rahatsız edici sınırların, pahalılığın, zalimliğin olduğu bir dünya bıraktılar. Bunların takipçileri gün geçtikçe daha kötü bir yer haline getiriyor yaşamaya çalıştığımız yerleri.

Peki neden bu ruhsal sese kulak vermeden yaşıyoruz? Neden bu donmuş dimağın buzları çözülmüyor?

"Her farklı ruh, ayrı birer ırktır"  bu ruhun farkında olmadığımız için ve bilgi açlığımızın iradesinin farkında olmadığımızdan farklı ideolojiler bizi egemenliğine alır. Bu yüzden her bir insanın kombinasyonlu, çeşitli, zengin bir ruhu vardır. Bu zenginliğe farkına varamayışımız engel olur; düşünmeye fırsat bırakmayan ideolojilerin gölgesinde...







24 Şubat 2015 Salı

His Mantığı

Bitmek bilmeyen bir his, arzu ve zevkler... Hâlâ bilinmeyen bir sır; ikinci bir adımımız gibi, belki de gölgemizin ta kendisi... Onunla doğarız ve yine onunla devam ederiz hayata. Her ritminde bir uyum soluruz onunla.  Sevdiklerimiz sevmediklerimiz yeni başlangıçlara koşarız ya da yeni bir engelde takılıp kalırız.

Geçmiş ve geleceğe aynı uyumu göstermek isteriz; içimizde dinmeyen hislerle düzensizliğe, adaletsizliğe meydan okur kalbimiz. Direncimizi koruruz ya da  bulduğumuz düzensizliklerle hayat yaşarız.Ne olduğunu bilmediğimiz dürtülerle bazen çok, bazen az şeye ihtiyaç duyarız.
His,His Mantığı,akıl, kalp, dünya, yeni dünya, uyum, yaşamak
Aslında kalpte doğup aklımızda yaşarız. Kalbimizde doğan kaynaklardan ilham alırız. Bu ilhamlarla şekil alırız. İyi ve ya kötü olmak kalbimizde yatar. Kötülüklere ve hastalıklara yakalanmamız ise kötülükleri ve hastalıkları akıl süzgecinden geçirememekten kaynaklanır.

Daha iyi sağlıklı ve sağlam bir kişilik aklımızı ve kalbimizi daha iyi kullanabilmektir. Ben buna "his mantığı" diyorum. Bizlere verilen hiç bir şey değersiz olamaz. Bu nedenle eksik çalışan kısımlarımızla daha eksik bir insan olduğumuz inkar edilemez. Tam uyumlu bir bedende ruhumuzda uyum içinde olur bizlerle.

İçimizdeki bilgi açlığı ve dayanılmaz arayışlarımız bu uyumsuzluğu gidermek için bizi fakına vardırmak ister. Bu yolda türlü yıkımlara uğrayabiliriz ama yıkıntılar altında bir tohum gibi yeniden taze bir hayata başlangıç yapabiliriz yeniden doğuşun acısına katlanabilirsek.

Aklımızı kalbimizle  ve kalbimizi aklımızla temizleyip daha temiz bir hayat sürebiliriz.O zaman merhamet ve insanlık kokar dünyamız;  "ne zayıf kalır aklımız ne de çok birikir kalbimiz."